Rahipler evlenmezler, neden? Rahipler evlenmezler, neden? Hıristiyan din adamlarının bazıları evlenmezler; bu bir gerçektir; bunlara rahip veya keşiş denilir. Aslında ruhbanlık sınıfında iki çeşit din adamı ayırdedebiliriz. Birincisi, kendisini tamamen Allah'a adamak isteyenlerden oluşur; bunların bazılan inzivaya çekilip kapalı manastırlarda yaşayarak kendilerini ibadete verirler; bazılar hastanelerde hastalara bakarlar, yetimhanelerde kimsesiz çocuklara bakarlar ya da okullarda çocuklara ders verirler, onları yetiştirirler, ya da diğer şefkat işleriyle meşgul olurlar. Bunlar erkek de, kadın da olabilir; demek ki hem rahip veya keşiş hem de rahibeler vardır. Onların asıl maksadı hayatlarını ve kendilerini Allah'a vakfetmektir ve bunu daha derin ve tam bir şekilde yerine getirebilmek için evlenmezler ki, tamamen Allah'a ait olsunlar; tamamen hayatlarını Allah'a adamak, kendilerini tamamen Allah'a vermek maksadıyla bu tür hayatı seçmişlerdir; Allah uğruna yaşarlar; bekâret da kendilerinin Allah'a derin bağlantılannın ve derin sevgilerinin simgesi ve ifadesidir. İkinci çeşit din adamı ise daha çok cemaatlere bakmaktadır, aleni ibadetleri ve dini törenleri düzenleyip yönetirler, kutsama âyinlerini (sakramentler) icra ederler ve bilhassa Efkaristiya denilen Missa ya da Kuddas âyini icra ederler veya edebilirler. Bunlar yalnız erkektirler; bunlara da, daha uygun bir isim bulunmadığı için, rahip denilir; bazı kişiler ise onlar için "kâhin" kelimesini kullanırlar. Bu çeşit din adamları gerçekten ve kelimenin tam manasıyla bir ruhban sınıfı ve bir hiyerarşi, yani silsilei meratip oluştururlar; demek ki, birkaç kademe vardır. En alt kademeyi "diyakos" denilen rahip yardımcısı oluşturur, İkinci aşamada rahipliktir; rahip, Efkaristiya âyini, tövbe ameli gibi kutsama âyinlerini -gizemleri- icra eder. Üçüncüsü ve son aşama episkoposluktur; episkopos, her rahibin yaptığı kutsama âyinlerini yerine getirebilir ve aynı zamanda yeni rahipler ve episkoposlar takdis edebilir ki, her hangi bir rahip bunu yapamaz. Bu ruhbanlık hiyerarşinin yanında, bir teşkilat hiyerarşi veya kademeleri vardır, Kilisede. Bu ikinci hiyerarşide şu mertebeler mevcuttur: en küçük veya en alttaki derece, kilise cemaatleridir, bir veya birkaç rahip ona bakar; cematler küçük iseler, bir tek rahip iki veya üç cemaatten mesul olabilir. Birkaç - yedi, sekiz, on, oniki - cemaat bir dekanlık veya dini kaza oluştururlar; onlara Duayen veya Dekan ya da Başrahip denilen rahip bakar; (ruhbanlık bakımından ise sadece rahiptir!). Birkaç dekanlık bir episkoposluk oluşturur; onun başında bir episkopos bulunur; demek ki, episkopos hem ruhbanlık hiyerarşisinde hem de teşkilat hiyerarşisinde ayrı bir mertebedir; (buna rağmen, bazı episkoposlar, teşkilat bakımından bir episkoposluğun başkanı değillerdir); birkaç episkoposluk bir dini bölge oluştururlar; onun başında başepiskopos bulunur (ruhbanlık bakımından o da sadece episkopostur; zaten ruhbanlıkta, episkopos üzerinde bir mertebe yoktur); bazı önemli veya büyük, geniş episkoposlukların başkanı da başepiskopos ünvanını taşımaktadır. En sonunda Papa vardır; o, Kilisenin başkanı, onun birliğinin simgesi, koruyucusu ve teminatçısıdır; fakat o da, ruhbanlık bakımından sadece bir episkopostur, Roma episkoposu. Bunun yanında çeşitli ünvan ve ayrı görevleri daha vardır; meselâ, Papalık teşkilatındaki çeşitli daire başkanları genellikle Kardinal ünvanını taşımaktadırlar; bazı büyük şehirlerin episkoposları da bu Kardinal ünvanını taşırlar; fakat bu ünvan, ne ruhbanlık hiyerarşisinde ne de teşkilat hiyerarşisinde ayrı bir mertebedir. Bütün bu kademeler önemli ise de, Allah'ın yakınlığı ile hiç ilgileri yoktur; bunlar sadece dini, ruhani veya idari görevlerdir; gerçekten Allah'a daha yakın olan sadece O'na daha hakiki, samimi ve mükemmel bir şekilde bağlı olup hizmet edenlerdir; ve bunların kim olduğunu sadece Allah'ın kendisi bilir; bu O'nun sırrıdır. Latin Katolik Kilise'sine mensup olan bu ikinci çeşit din adamları evlenmezler, demek ki, onlar gerçekten rahiptirler; Ortodoks, Protestan ve Doğu Katolik Kilise'lerine mensup olanlar ise evli olabilirler; bu yüzden onlara rahip denilmez, onlar için, genel bir terim olan din adamı denilir. Latin Kilise'sinin din adamları evli değillerse, kendilerini daha mükemmel bir şekilde Allah'a ve Kilise'ye vakfedebilsiner ve kendilerine verilen vazifelerini daha iyi bir şekilde yerine getirebilsinler diye, tespit edilmiştir. Ayrıca bu kural çok eskidir, fakat İncil'de kesin bir şart olarak öngörülmemiştir; bu kural, M. S. 309-312 yılları arasında İspanya'nın Elvire şehrinde (bugünkü Granada) toplanmış olan episkoposlar kurulu tarafından konulmuştur; demek ki, Kilise tarafından konulmuş bu şart, yine Kilise tarafından kaldırılabilir. Kilise de onu gerçekten, bir istisna olarak, birkaç defa kaldırılmıştır, bu yüzden evli olan birkaç Katolik din adamı da vardı ve hâlâ vardır. Bütün bu rahip, rahibe, keşiş de diğer din adamları bu hayat şeklini tamamen özgürce, kendi arzularına göre seçmişlerdir, ve yine kendi arzularıyla bu şekilde yaşamaya devam etmektedirler. Neye yarar? Ara sıra bazı kişiler, kendilerini Hıristiyan sayanlar bile, "bu gibi hayat neye yarar? Bir kişi veya birkaç kişi böyle el etek çekerek bir manastıra kapanıp hayatı boyunca orada kalırsa, bu hayat neye yarar; hem diğer insanlara hem de kendilerine yazık değil mi?" diye sorarlar. Bu tür sorulara ya da itirazlara birkaç cevap verilebilir: Sonra, bu nevi hayat süren insanlar, toplum için tamamen faydasız değillerdir; Hıristiyan manastırlarında yaşayanlar da çalışırlar, bir asalak hayatı sürmezler, onlar da her günkü ekmeklerini kazanmalıdırlar; her çeşit işlerle meşguldurlar; örneğin, Avrupa'nın orta çağında birçok manastırlar bataklıklar kurutup veya ormanlar açıp bu toprakları tarıma elverişli hale getirmişler; birçok eski edebiyat eserleri bugüne kadar gelmişlerse, bunu manastırlardaki rahiplere borçluyuz, bu rahipler ve keşişler bu eserleri eski ve çürümeye mahkum olan elyazmalarından çok temiz bir şekilde kopya etmişlerdir. Bugünlerde ise, manastırlarda yaşayan rahipler veya rahibeler sosyal işlerle, eğitimle, fen ve ilimle meşguldurlar, herkes kendi yeteneklerine göre hem Allah'a ibadet etmeye hem de diğer insanlara yararlı bir iş yerine getirmeye gayret sarfetmektedir. Nihayet, bu gibi kişiler diğer insanlar için bir numune ve bir nevi sessiz bir öğüt oluşurlar; zira insan hayatının manası ve maksadı nedir? Allah'a doğru gitmek, Allah'a yaklaşmak ve nihayet O'na kavuşmak değil midir? ve manastırda yaşayan rahipler ve rahibeler bu gerçeği hatırlatmaktadırlar. Kim tamamen maddeci ise, kim sadece maddi dünyaya ve maddi basanlara inanırsa ve önem verirse, bu nevi hayatları tamamen manasız bulacaktır. Bütün dinleri ve dini hareketleri, amelleri, ibadetleri de tamamen manasız bulacaktır; zira bu zihniyeti savunan insanlar her şeyde sadece maddi bir menfaat ararlar ve maddi menfaati olmayan her şeyi reddederler; bu nevi insanlara bu hayat tarzını izah etmek ikmânsızdır, bunu yapmaya çalışmak da başarısızlığa mahkum olan bir teşebbüstür. Fakat insanın hayatında maddi, mali veya parasal değerlerden başka değerler yokmudur? Başka değerler yoksa dinin manası ne olabilir? Sadece bazı politikacıların elinde, halka baskı yapabilmek için, önemli ve etkili bir araç olacaktır. |
64 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |