• https://www.instagram.com/abchristiyanlik123/?igsh=MW9iaTI2dDJlbno4NA%3D%3D
  • https://m.youtube.com/@AzizKatolikler
Rahipler evlenmezler, neden?

Rahipler evlenmezler, neden?

Hıristiyan din adamlarının bazıları evlenmezler; bu bir ger­çektir; bunlara rahip veya keşiş denilir. Aslında ruhbanlık sı­nıfında iki çeşit din adamı ayırdedebiliriz.

Birincisi, kendisini tamamen Allah'a adamak isteyenlerden oluşur; bunların bazılan inzivaya çekilip kapalı manastırlarda yaşayarak kendilerini ibadete verirler; bazılar hastanelerde hastalara bakarlar, yetimhanelerde kimsesiz çocuklara bakar­lar ya da okullarda çocuklara ders verirler, onları yetiştirirler, ya da diğer şefkat işleriyle meşgul olurlar. Bunlar erkek de, kadın da olabilir; demek ki hem rahip veya keşiş hem de rahi­beler vardır. Onların asıl maksadı hayatlarını ve kendilerini Allah'a vakfetmektir ve bunu daha derin ve tam bir şekilde ye­rine getirebilmek için evlenmezler ki, tamamen Allah'a ait ol­sunlar; tamamen hayatlarını Allah'a adamak, kendilerini ta­mamen Allah'a vermek maksadıyla bu tür hayatı seçmişlerdir; Allah uğruna yaşarlar; bekâret da kendilerinin Allah'a derin bağlantılannın ve derin sevgilerinin simgesi ve ifadesidir.

İkinci çeşit din adamı ise daha çok cemaatlere bakmakta­dır, aleni ibadetleri ve dini törenleri düzenleyip yönetirler, kutsama âyinlerini (sakramentler) icra ederler ve bilhassa Efkaristiya denilen Missa ya da Kuddas âyini icra ederler veya edebilirler. Bunlar yalnız erkektirler; bunlara da, daha uygun bir isim bulunmadığı için, rahip denilir; bazı kişiler ise onlar için "kâhin" kelimesini kullanırlar. Bu çeşit din adamları ger­çekten ve kelimenin tam manasıyla bir ruhban sınıfı ve bir hi­yerarşi, yani silsilei meratip oluştururlar; demek ki, birkaç ka­deme vardır. En alt kademeyi "diyakos" denilen rahip yar­dımcısı oluşturur, İkinci aşamada rahipliktir; rahip, Efkaristiya âyini, tövbe ameli gibi kutsama âyinlerini -gizemleri- icra eder. Üçüncüsü ve son aşama episkoposluktur; episkopos, her rahibin yaptığı kutsama âyinlerini yerine getirebilir ve aynı zamanda yeni rahipler ve episkoposlar takdis edebilir ki, her hangi bir rahip bunu yapamaz.

Bu ruhbanlık hiyerarşinin yanında, bir teşkilat hiyerarşi ve­ya kademeleri vardır, Kilisede. Bu ikinci hiyerarşide şu mer­tebeler mevcuttur: en küçük veya en alttaki derece, kilise ce­maatleridir, bir veya birkaç rahip ona bakar; cematler küçük iseler, bir tek rahip iki veya üç cemaatten mesul olabilir. Bir­kaç - yedi, sekiz, on, oniki - cemaat bir dekanlık veya dini ka­za oluştururlar; onlara Duayen veya Dekan ya da Başrahip de­nilen rahip bakar; (ruhbanlık bakımından ise sadece rahiptir!). Birkaç dekanlık bir episkoposluk oluşturur; onun başında bir episkopos bulunur; demek ki, episkopos hem ruhbanlık hiye­rarşisinde hem de teşkilat hiyerarşisinde ayrı bir mertebedir; (buna rağmen, bazı episkoposlar, teşkilat bakımından bir episkoposluğun başkanı değillerdir); birkaç episkoposluk bir di­ni bölge oluştururlar; onun başında başepiskopos bulunur (ruhbanlık bakımından o da sadece episkopostur; zaten ruh­banlıkta, episkopos üzerinde bir mertebe yoktur); bazı önem­li veya büyük, geniş episkoposlukların başkanı da başepisko­pos ünvanını taşımaktadır. En sonunda Papa vardır; o, Kilise­nin başkanı, onun birliğinin simgesi, koruyucusu ve teminatçısıdır; fakat o da, ruhbanlık bakımından sadece bir episko­postur, Roma episkoposu.

Bunun yanında çeşitli ünvan ve ayrı görevleri daha vardır; meselâ, Papalık teşkilatındaki çeşitli daire başkanları genel­likle Kardinal ünvanını taşımaktadırlar; bazı büyük şehirlerin episkoposları da bu Kardinal ünvanını taşırlar; fakat bu ün­van, ne ruhbanlık hiyerarşisinde ne de teşkilat hiyerarşisinde ayrı bir mertebedir.

Bütün bu kademeler önemli ise de, Allah'ın yakınlığı ile hiç ilgileri yoktur; bunlar sadece dini, ruhani veya idari gö­revlerdir; gerçekten Allah'a daha yakın olan sadece O'na daha hakiki, samimi ve mükemmel bir şekilde bağlı olup hizmet edenlerdir; ve bunların kim olduğunu sadece Allah'ın kendisi bilir; bu O'nun sırrıdır.

Latin Katolik Kilise'sine mensup olan bu ikinci çeşit din adamları evlenmezler, demek ki, onlar gerçekten rahiptirler; Ortodoks, Protestan ve Doğu Katolik Kilise'lerine mensup olanlar ise evli olabilirler; bu yüzden onlara rahip denilmez, onlar için, genel bir terim olan din adamı denilir. Latin Kilise'sinin din adamları evli değillerse, kendilerini daha mükem­mel bir şekilde Allah'a ve Kilise'ye vakfedebilsiner ve kendi­lerine verilen vazifelerini daha iyi bir şekilde yerine getirebilsinler diye, tespit edilmiştir. Ayrıca bu kural çok eskidir, fakat İncil'de kesin bir şart olarak öngörülmemiştir; bu kural, M. S. 309-312 yılları arasında İspanya'nın Elvire şehrinde (bugünkü Granada) toplanmış olan episkoposlar kurulu tarafından konulmuştur; demek ki, Kilise tarafından konulmuş bu şart, yine Kilise tarafından kaldırılabilir. Kilise de onu gerçekten, bir istisna olarak, birkaç defa kaldırılmıştır, bu yüzden evli olan birkaç Katolik din adamı da vardı ve hâlâ vardır.

Bütün bu rahip, rahibe, keşiş de diğer din adamları bu ha­yat şeklini tamamen özgürce, kendi arzularına göre seçmiş­lerdir, ve yine kendi arzularıyla bu şekilde yaşamaya devam etmektedirler.

Neye yarar?

Ara sıra bazı kişiler, kendilerini Hıristiyan sayanlar bile, "bu gibi hayat neye yarar? Bir kişi veya birkaç kişi böyle el etek çekerek bir manastıra kapanıp hayatı boyunca orada ka­lırsa, bu hayat neye yarar; hem diğer insanlara hem de kendi­lerine yazık değil mi?" diye sorarlar.

Bu tür sorulara ya da itirazlara birkaç cevap verilebilir:
İlk önce, bu hayat tarzını seçen insanlar, erkek olsun, kadın olsun, birçok dinlerde vardı ve hâla vardır; Budizm'de, İs­lam'da, Musevilik'te v.s. dinlerde bu nevi müesseseler vardır (Lamalar, Sufiler, Esseniler, v.s.); çünkü her yerde ve her za­man kendilerini tamamen Allah'a adamak istiyen insanlar or­taya çıkmış ve çıkmaktadır; bunun için birçok dinlerde bu nevi müesseseler türemişler. Protestan mezhebi bir ara bunu resmen kaldırmıştır, sonradan ise yeniden ve kendiliğinden ortaya çıkmıştır.

Sonra, bu nevi hayat süren insanlar, toplum için tamamen faydasız değillerdir; Hıristiyan manastırlarında yaşayanlar da çalışırlar, bir asalak hayatı sürmezler, onlar da her günkü ek­meklerini kazanmalıdırlar; her çeşit işlerle meşguldurlar; ör­neğin, Avrupa'nın orta çağında birçok manastırlar bataklıklar kurutup veya ormanlar açıp bu toprakları tarıma elverişli hale getirmişler; birçok eski edebiyat eserleri bugüne kadar gel­mişlerse, bunu manastırlardaki rahiplere borçluyuz, bu rahip­ler ve keşişler bu eserleri eski ve çürümeye mahkum olan elyazmalarından çok temiz bir şekilde kopya etmişlerdir. Bu­günlerde ise, manastırlarda yaşayan rahipler veya rahibeler sosyal işlerle, eğitimle, fen ve ilimle meşguldurlar, herkes kendi yeteneklerine göre hem Allah'a ibadet etmeye hem de diğer insanlara yararlı bir iş yerine getirmeye gayret sarfetmektedir.

Nihayet, bu gibi kişiler diğer insanlar için bir numune ve bir nevi sessiz bir öğüt oluşurlar; zira insan hayatının manası ve maksadı nedir? Allah'a doğru gitmek, Allah'a yaklaşmak ve nihayet O'na kavuşmak değil midir? ve manastırda yaşayan rahipler ve rahibeler bu gerçeği hatırlatmaktadırlar. Kim ta­mamen maddeci ise, kim sadece maddi dünyaya ve maddi basanlara inanırsa ve önem verirse, bu nevi hayatları tama­men manasız bulacaktır. Bütün dinleri ve dini hareketleri, amelleri, ibadetleri de tamamen manasız bulacaktır; zira bu zihniyeti savunan insanlar her şeyde sadece maddi bir men­faat ararlar ve maddi menfaati olmayan her şeyi reddederler; bu nevi insanlara bu hayat tarzını izah etmek ikmânsızdır, bunu yapmaya çalışmak da başarısızlığa mahkum olan bir te­şebbüstür. Fakat insanın hayatında maddi, mali veya parasal değerlerden başka değerler yokmudur? Başka değerler yoksa dinin manası ne olabilir? Sadece bazı politikacıların elinde, halka baskı yapabilmek için, önemli ve etkili bir araç olacaktır.

  
64 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın