• https://www.instagram.com/abchristiyanlik123/?igsh=MW9iaTI2dDJlbno4NA%3D%3D
  • https://m.youtube.com/@AzizKatolikler
Hıristiyan dininde Azizlerin yeri ve görevi nedir?

Hıristiyan dininde Azizlerin yeri ve görevi nedir?

Hıristiyanlar heykellere ve resimlere - birkaç seneden beri bu dini resimler için, Yunanca bir kelime olan ikon veya iko­na deyimi kullanılır - tapmazlarsa da, yine onlara, veya tasvi­ri olan Azizlere derin bir saygı gösteriyorlar. Hatta birçok ki­şiler onlara dua ederler bile; bu da bir nevi putpereslik değil­se de, Allah'ın yanında bir nevi mabutlar kabul etmek değil midir?

Biraz önce belirttiğimiz gibi, Hıristiyanlar ancak Allah'a ibadet ederler; Azizlere ise hürmet gösterirler, onlara dua ederler de. Fakat onlara dua ederlerse de, bu davranışları bir nevi putperestlik değildir, olamaz da; zira tapınmak ya da iba­det etmek başka, saygı göstermek de başka, dua etmek yine başka bir davranış, başka bir kavramdır ve başka bir tutumu ifade etmektedir. Herkes birkaç veya birçok kişiye saygı gös­terir, ama onlara tapmaz, hiç kimse bu iki ayrı kavram ve tu­tumu karıştırmaz.

Hıristiyanlar Azizlere saygı gösterirler, çünkü Azizler Hı­ristiyanlar için birer örnektirler, doğru, dürüst, Allah'a yakın ve gerçekten bir Hıristiyan hayatı sürmek için, Allah'a giden yolda ilerlemek için Azizler Hıristiyanlara birer örnek oluştu­rurlar ve aynı zamanda onları bu bakımdan teşvik etmeli ve yüreklendirmelidirler. Burada Kuzey Afrika'lı episkopos Aziz Augustinus'un (354-430) sözlerini hatırlatmak için tam yeri­dir. O, gençlik yıllarında, Hıristiyan olmadan evvel, aziz Antonius'un örnek yaşam öyküsünü okurken, sadece, "O yapa­bilmiştir, niçin biz yapamayız!" dedikten sonra hayat tarzını değiştirmiş ve o günden itibaren bir Hıristiyana yakışır bir ha­yat sürdürmeye gayret etmiş, Hıristiyan dinini kabul etmiş ve öbürler için de örnek olmuştur. Aslında, Azizlere saygı göster­mek bu demektir; sadece onları sevmek veya övmek değil, fa­kat bilhassa onların hayat tarzını örnek alarak onların gittiği yoldan gitmeye çalışmak ve böylece Allah'a yaklaşmak de­mektir.

Azizlere dua edilirse, bu davranışın maksadı, onlara tapın­mak değil, bilâkis onların şefaatini dilemektir; demek ki, on­lar Allah ile kulları arasında bir nevi arabulucu görevini gö­rürler. Onlar artık Allah'ın yanında bulunurlar, hem de bütün kusurlarından arınmış bir durumdadırlar; bundan dolayı onla­rın niyazları günahkâr olan bizim niyazlarımızdan daha ko­layca kabule şayan olmalıdırlar; bu sebepten dolayı ve bu maksatla Hıristiyanlar onlara başvurabilirler; onlar Allah in­dinde kendileri için şefaatte bulunsunlar, diye onlara dua eder ve yalvarırlar.

Yine bu davranışları Allah'ın mutlak selâhiyetini sınırlan­dırmaz, zira Allah onların niyaz veya şefaatlerini kabul edip etmemekte tamamen serbestir. Ve her Hıristiyan, her insan gi­bi, hiç bir arabulucuya başvurmadan, hiç bir Azizin şefaatle­rini kullanmadan, doğrudan doğruya Allah'a dua edebilir, di­leklerini veya niyazlarını O'na arzedebilir.

Allah bu arabuluculara muhtaç mıdır? diye soranlar da var­dır.

Allah, nimet, lütuf ve bütün ihsanlarında tamamen serbest­tir, kime vermek isterse, ya doğrudan doğruya ya da Azizlerin şefaatleri sayesinde, verir. Allah onlara muhtaç olmadığını herkes bilir ve hiç bir Hıristiyan bunu inkâr etmez. Fakat Al­lah onların şefaatlerini kullanmakta da serbesttir. Onların şe­faatlerini kullanmak lütfunda bulunursa, Azizleri bu şekilde onurlandırmaktadır. Hergünkü hayatta Allah herşeyin ilk ne­deni ve faili olduğu halde, insanlar bir ikinci neden durumun­dadırlar, Allah onları şu şekilde onurlandırmaktadır; hatta, da­ha önce gördüğümüz gibi, Allah nimet ve inayetlerini bazan din adamları aracılığıyla vermektedir; aynı şekilde Azizlerini de bu arabulucu mevkii ile onurlandıkmaktadır; yoksa Allah ne onlara ne de başka bir kimseye muhtaç­tır, fakat insanların bu dünyada yaradılış eserine, hem de öbür dünyada kurtuluş eserine katılmasının lütfunda bulunmak is­ter; aslında her şey bir ihtiyaç değil, bir lütuf meselesidir.

Azizlerin varlığı ve onlara yapılan dualarla Allah'ın yanın­da başka mabutlar kabul etmek, yani Allah'a şirk koşmak id­dialarına gelince, bu Azizlerin Allah indinde sadece bir ara­bulucu ve bir şefaatçi görevini görebildiğini hatırlatsak bu it­hamın temelsiz olduğunu göstermek için yeter. Onlar Allah ile aynı seviyede bulunmazlar, bulunamazlar da; bilâkis, onlar da Allah'a ibadet ederler, tapınırlar. Kendilerinden bir şey vere­mezler; insanlara bir lütuf vermek isterlerse, bunu ilk önce Al­lah'tan dilemelidirler. Aslında bazı melekler de Allah ile in­sanlar arasında bir nevi arabulucu görevini yaparlar. Buna rağmen hiç kimse, onlar Allah'ın salâhiyetini sınırlandırırlar ya da onlar Allah'ın vahdaniyetine aykırı varlıklardır, diyerek itirazda bulunmaz. Örneğin, M. İsa'nın doğumunu müjdele­mek için Allah Cebrail'i bir arabulucu olarak kullanmıştır. Azizler de, meleklerin görevlerine ve yerlerine benzer bir yer tutmakta ve görev yapmaktadırlar. Meleklerin varlığı Allah'a şirk koşmak, meleklerin vazifeleri Allah'ın mutlak salâhiyeti­ni kısıtlamak olmadığı gibi, Azizlerin varlığı ve vazifeleri de böyledir.

  
241 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın